parkfest 2015
Fotoğraf: Barbaros Pakar – ParkFest 2015

Dikkaaat! Biraz gecikmeli de olsa, sonunda yazın ilk festivali ParkFest‘te neler olup bittiğini anlatabileceğim 🙂

parkfest 2015

Pazar günü yılın ilk açık hava etkinliğini Parkfest ile başlatmak üzere Küçükçiftlik Park’a doğru yola çıktık. Güzel bir vapur yolculuğunun ardından, beşiktaşta inip o ağaç ve betonun iç içe olduğu Atatürk fotoğraflarıyla süslenmiş güzel yolu yürürken güzel güneşli bir hava, bahçe yeşili ve ılık rüzgarı da altımıza alıp akmaya başladık festival ruhuna. Sanki arka bahçede piknik yapıyormuşuz da birazdan annemiz seslenip içeriye çağıracak gibi hevesli ve azıcık da endişeliydik bu güzel gün bitecek diye.

Gün güzel, Parkfest daha güzel başladı. Şirin tasarım tezgahları kreatif tasarımcıların eserlerini yüzümüze yüzümüze vururken, ufaktan yayılan güzel müzik, etrafın havasını değiştirmeye yetmişti bile. Hayvan dostlarını da yanına alan insanlar ve öfkesiz kalabalık ortamın tadını çıkarmakta hiç de zorlanmıyordular.

Sabah olsun bak açarız perdeleri


Önce Nilipek ipek sesiyle festivali şenlendirmiş (efendim biz “her program nispeten biraz geç başlar” anlayışından yola çıkarak geç geldik) kendisine yetişemedik. Oysa ki canlı dinlemek istediğimiz arkadaşlardan bir tanesiydi.

Ortamı ılıştıran insanları mayhoş bir kıvama getiren Nilipek performansının ardından biz de alana dahil olduk. Baktık ki insanlar yayıldıkça yayılmış Nilipek‘in beraberinde getirdiği mayhoş kıvamı birayla yoğuruyorlar biz de bir iki ortam incelemesinden ve tasarım standlarını dolaştıktan sonra aralarına sızıverdik.

O yeah bebek yana yana bitmek gerek


Kalben’in sahneye çıkmasıyla festival bizim için de resmi olarak başlamış oldu. Kendine özgü mini kitlesini gözle görülür biçimde artırdığına günbegün şahit olduğumuz Kalben açık hava ve normalde çaldığından kat ve kat büyük sahnenin de etkisiyle coştu da coştu yine.

Mütevazı tecrübelerini anlattığı, düşüncelerini paylaştığı, her yaşa dokunabilen noktaların olduğu şarkılarıyla tüylerimizi ürpertmeye devam etti. Cool gözlükleri de performansını tamamlayıcı bir aksesuardan farksızdı. Kısacası Kalben bi hayli kirli konuştu bizimle.

It’s not just a cigarette


Kalben gitti, yerine taa Yeni Zelanda’lardan Princess Chelsea geldi. Bilmediği şey burada zaten halihazırda bir prenses olduğuydu. Sigaraya olan düşkünlüğünün onu yıkan şey olduğunu bilmeden gelmiş buralara ve The Cigarette duet şarkısını patlatıverdi kafamıza. Birçoğumuzun kulak aşinalığı olmadığı şarkılarla devam eden performans bir sonraki karşılaşma ihtimalimiz için pek de umut verici değildi. Güle güle Chelsea 

Parkfest ile ilgili değinmemiz gereken, hatta festivale damga vuran başka bir nokta da Dünyanın En Uzun Çiş Kuyruğu için Guinness Rekorlar Kitabına başvurmuşçasına sıraya girmiş insanlar topluluğuna şahit olmamızdı.:) Su satılan bir nokta görmediğimiz mekanda birayla susuzluklarını gideren insanlarca oluşturulan hat şampiyonlar ligi finali bileti izdihamını andırmıyor değildi.

But I gotta stay, stay stay…


Ve günün bana göre en başarılı grubu çıktı sahneye ve adeta başımıza yıktı orayı. Kadebostany i kendi aralarında Caddebostan esprileriyle anan çocukları bile büyüledi. Gerek dansı, gerek müthiş trompet tınıları ile böyle bir sahne performansı beklemeyen bizleri şaşkına çevirmeye yetti. Buna ilave ışık şovları da cabası… Hemen her şey mükemmele yakın olunca Amina İstanbul’a veda ederken hemen ardından sahne alacak olan The Do’ya hatırı sayılır bir çıta yüksekliği bıraktı.

https://www.youtube.com/watch?v=yluv3Gxw3Hk

We Live in Airports Like We Don’t Have a Plan


Fransız&Fin kırması bir grup olan The Do bizleri bir hayli beklentiye sokmuştu günün başında. Sahneye çıktıklarında Kadebostany ile birlikte yakaladığımız havayı kaybettirmemeleri tek temennimiz haline gelmişti. Öyle de oldu diyebiliriz. Kendine özgü orange tamirci tulumu ve enerjik danslarıyla kalabalığı minimal adrenalin seviyesinde tutabildi, hatta zaman zaman coşturdu bile. Romantik şarkıları ile bizi birbirimize daha da bağlayan, sarılıp öylece kalmamızı sağlayan Olivia‘ ya teşekkürü bir türlü ödeyemeyeceğimiz bir borç biliriz:)

Gün güzel bitti, mekandan Barbaros bulvarına yürüyüp otobüs ile metrobüse ardından taksi ile evimizin yolunu tutarken günün tadını damağımızda hissettik. Güldük, eğlendik, huzur dolduk. Hiçbir güne benzemeyen bir gündü. Aramadan bulduğumuz en sevdiğimiz çocukluk oyuncağımız gibiydi.

Devamı diğer festivallere:)

Yazan:

bikahvebikeyif

Kahve, keyif ve yaşam platformu.