
Lodoslu bir İstanbul pazarı çalışsan çalışılmaaz, gezsen rüzgarda gezilmeezz. İşin doğrusu, şuan için bundan daha iyi bir eğlencelik bulamadık. Hem ufkumuzu genişletelim, hem ruhumuzu aydınlatalım istedik. Deyim yerindeyse cuk! diye yerine oturacak 10 deyim-atasözünün ingilizce karşılığını sizin için yazdık. Kim bilir, belki sizlerin de bildiği ama burada yer vermediğimiz deyim-atasözleri vardır. Bildiklerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın:)
1- Armut dalının dibine düşer.
– the Apple never falls far from the tree.
Çoğu kimsenin anne-kız, baba-oğul, dayı-yeğen arasındaki benzerliği aktarmak için kullanılır. Hayır efendim kişinin önce eş dost ve yakınlarına yararı olacağını anlatan bir deyimdir doğru kullanalım:)
İngilizcesinde armut değil de elma olarak kullanılmasının elma ile armutu aynı yerde toplamamıza sebep olmaması dileğiyle diğer maddemize geçelim:)
– Better late than never.
Her sabah günaydın demeden hesabınıza 86.400 Lira yatıran bir banka hayal edin.(edemedi…) Bu parayı tüm gün istediğiniz şekilde harcayabilir, istemezseniz har vurup harman savurabilirsiniz. Yalnızca tek şart var: Harcayamadığınız bakiyen aynı akşam hesabınızdan geri alınır ve parayı biriktiremezsiniz. İsterseniz 1 Lira isterseniz 86.400 Lira harcayın, sonraki gün hesabınıza yine 86.400 Lira yatırılacak. Kulağa muhteşem geliyor di mi?
İşin gerçeği hepimizin böyle bir bankası var. İsmi ZAMAN. Her sabah tüm gün yaşayacağımız 86.400 saniye ile uyanıyor bundan fazlasını kesinlikle harcayamıyoruz. Tüketemediğimiz bakiye ise gün sonunda hesabınızdan kum gibi akıp gidiyor. Ne ertesi günden avans alıp harcayabiliyor ne de bugünkü bakiye ertesi güne devrediyor.
Bu güzel hikayede zaman en kıymetli hazine olarak karşımıza çıkıyor. Heh işte tam da bu noktada bu deyim tamamen tersini söylüyor. Sonucun bir gün geleceğini bunun için doğru zamanı beklememizin yeterli olacağını savunan bu deyim ense yapmanın rahatından mı bilinmez biraz rahatına düşkün zümreye hitap ediyor gibi. Yorum sizin.
İngilizce karşılığı kendini biraz daha bu kavramın dışına atarak “hiç yoktan iyidir” ve “1>0“ tadında karşımıza çıkmış.
3- Eşeğe altın semer vursalar eşek yine eşektir
– Clothes do not make the man.
Öncelikle eşeklerle bir problemimizin olmadığının altını çizerek maddemize başlayalım. Hatta Winnie the Pooh un efsanevi eşeği Eeyore’u çok da sever beğeniriz.
Efendim bu deyimimizde karakterin para pulla satın alınamayacağı, sonradan elde edilen kazanımların doğru karakter üzerinde değilse beş para etmeyeceği biraz türcülük yapılarak anlatılmaya çalışılmış.
İngilizcesindeki gibi daha nesnel olarak anlatılmasını tercih ederdik diyerek şu çok sevdiğimiz fakat kaynağını tam olarak bilmediğimiz söz ile maddeye noktayı koyalım:
“Okuma yazma bilmeyen ilkel bir topluluğa okuma yazma öğretirseniz, okuma yazma bilen ilkel bir topluluk elde etmiş olursunuz“
4- Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma
– Do as I say, not as I do.
Bu kez çok içimizden bir atasözü ile karşı karşıyayız. Bilgi birikimi çok üst noktalarda olup, davranışları buna eşlik edememiş kimseler için söylenildiği yaygın olarak düşünülen fakat yalnızca bu kadarla sınırlı kalmayıp davranışları kötü olan kimselerin davranışlarının kötülüğü nedeniyle onlardan da öğrenilecek çok şeyin olduğunun altını çizen atasözü.
İngilizcesinde ise kötü eylemi yapan kişi bir başkası değil kişinin bizzat kendisi olarak gösterilerek daha dürüst bir bakış açısı getirilmiş gibi duruyor.
5- Haydan gelen huya gider.
– Easy come, easy go.
Kazançları hovardaca hoyratça saçma veya tasarruf etme olaylarının kazancın niteliğine göre değişkenlik gösterdiği durumların negatif olanı için kullanılır. Kişinin çokça kayıp yaşadığı durumlarda bir iç rahatlatma aracı olarak da görebiliriz bunu:) Olsun gelen mala gelsin gibi:)
İngilizce karşılığında da aynı iç rahatlatıcı kendi kendini telkin edici durum hakim. Kolayca gelen kolayca gider, malının kıymetini bilmen için alın teriyle kazanman gerekir gibi tavsiyelerin kahraman tümcesidir:)
6- Dost kara günde belli olur.
– a Friend in need is a friend indeed.
Siyah rengin neden hep kötüyü çağrıştırdığını bilemesek de default olarak bu dipsiz korku ile doğuyoruz sanırım. Kötü günlerimizde bizim yanıbaşımızda duran insancıklara minnet amaçlı yazıldığını düşündüğümüz bu söz kötü gün yaşamayan kişileri de dostlukları hakkında şüpheye düşürebilir.
Placebo’nun Pure Morning parçasında dilimize pelesenk olan sözümüz, ihtiyaç duyduğumuz anda dibimizde bitecek kahramanların yalnızca zor zamanda ortaya çıkabileceğini beynimize kazıyor.
7-Ne ekersen onu biçersin.
– Good seed makes a good crop.
“Ne kaa ekmek o kaa köfte” ile “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de başkasına öyle davran” mantıkları arasında sıkışmış ne tarafa yontarsanız o tarafa doğru şekillenebilecek bir atasözü.
İngilizcede yine olumlu tarafından bakılmış, iyi ekin iyi hasat verir gibi yansıtılarak optimist düşünceye bir kat daha çıkılmıştır.
8- Son gülen iyi güler
– He laughs best who laughs last.
“Sen gül gül. Biraz sonra görürüz el mi yaman bey mi yaman” tadında bir sözdür. “Sazan gibi atlama”, “dereyi görmeden paçaları sıvama” sözleri ile güçlendirilebilir.
İngilizce anlamı da doğrudan Türkçe olanla örtüşerek kindarlığın her dilde karşılığının aynı olduğunu kanıtlar:)
9- Battı balık yan gider.
– In for a penny, in for a pound.
“Ha bir eksik ha bir fazla” ve “olan oldu artık ölenle ölünmez” gibi sözlerin daha soft geçişler barındıran şekli. Boşvermişliğin bu kadarı diyebileceğimiz sözde bir kadercilik bir Allah’a havale etme durumu kuvvetlice kendini hissettiriyor.
İngilizcede karşılığında bu durum daha çok maddi açıdan düşünülerek değer verilmemesi gereken şeyin para olduğuna bir vurgu da yapılmıyor değil hani..
10- On parmağında on marifet
– Jack of all trades.
Metih dermek için kullanılan en güçlü söz. Hesabı kolay yapılabilmesi açısından metafor olarak parmak seçilmiş ve günümüze dek öyle süregelmiş beğenme cümlesi.
İngilizce karşılığı bizde daha çok anlamsız durumlar için kullanılan “sarı çizmeli Mehmet Ağa” deyimiyle aynı nitelikte fakat birden fazla anlam barındıran bir cümle gibi tasarlanmış çok da güzel olmuştur.
BURALAR SENSİZ EKSİK:)

Kahve, keyif ve yaşam platformu.