Karnelerimizi alır almaz evde büyük bir hazırlık başladı. Her yaz böyledir. Atlar gideriz yazlığa
maaile. Yılın en sevdiğim zamanları.

Bir sahne düşünün sıcak bir gün, klimalı bir arabada ilerliyorsunuz, ıssız bir arazi, uzun bir yol, güneş parıl parıl,
kafanızı yasladınız cama, müzik geliyor fondan… Yıllardır kulaklığımı takıp bunu yapmaya çalışıyorum ama kafam sekip duruyor arabanın camında! Ah baba! Düzgün kullanamaz mısın şu arabayı biraz daha? Hanginiz sorunlu sen mi Amerikan sineması mı? Bunu hiçbir zaman yapamayacağım sanırım. Ama yol uzun, denemekten vazgeçmeyeceğim. Hem bu moralimi bozamaz. Tatil başladı sayılır.

Bu yaz tatilinin birçok anlamı var benim için. Ben de ablam da yıl boyunca çok çalışıyoruz. Sonunda büyük bir ödül oluyor.
Babam dükkânı çalışanlara emanet edip kalabildiği kadar bizimle kalıyor. Beraber çok güzel vakit geçiriyoruz. Deniz,
geceleri uzun uzun sitede takılmalar, gezmeler, oyunlar, sınırsız dondurma, yazlığa özel arkadaşlar. Bazen hepsi gelmiyor arkadaşlarımızın, planlarında başka yerler olabiliyor. O zaman bir yanımız eksik oluyor tabi. Bakalım bu yıl
kimler olacak.

Ben bunları düşünürken annemin babama “Necla’lar bu yıl gelemiyormuş galiba” dediğini duydum. Bu kadar da
çabuk bir yaprak dökümü beklemiyordum. Hay aklımdaki fikirleri eşek arısı soksalardı. Bir anda sarsıldım bu cümleyle. “neden ki” diye sormayı düşünüyor ancak atlamaya utanıyordum ki babam sordu hemen o soruyu. Atiktir babam. Annem; eşiyle tartıştıklarını ve çok bir şey bilmediğini, durumu da Ankara’daki komşuları olan ortak arkadaşları Hamdiye teyzeden öğrendiğini söyledi. Çok dedikoducudur Hamdiye teyze. Allah insanı onun eline düşürmesin. Ne olmuştu acaba? Necla teyze gelmiyorsa, Meral de mi gelmeyecekti? Mesajlarıma da cevap vermiyor zaten iki gündür. Necla teyzeler yazlıktan tanıdığımız yıllardır
sohbetimizin eksik olmadığı ailecek görüştüğümüz insanlar. Necla teyzenin eşi Hikmet amca da çok tatlı bir insandır. Her yaz Necla teyze ve Meral’i bırakır iki üç gün takılır işine dönerdi. Çok zor işmiş muhasebecilik, okumamı önermiyordu. Komik adamdır da aynı zamanda. Fakat şu an ne önemi var. Meral olmayacak mı tüm tatil boyunca şimdi? Bu komik değildi işte
Hikmet amca…

Arabada uzun süren sessizlik uykumuzu getirmiş olacak ki gözümü açtığımda şehre girmiştik. Ablam hala uyuyor. Ağzı açık. Hemen fotoğrafını çektim tabi. Asla kaçırmam böyle şeyleri. Geri zekâlı. Uyanınca çok eğleneceğim. Eğlenmek demişken… Meral yok. Eğlenebilir miyim bilmiyorum. Kimselere söyleyemediğim bir şey bu. Meral ve benim aramızda. Biz büyüyünce evleneceğiz. Şimdilik herkesten saklıyoruz. Bir gün ilan edeceğiz ama. O yüzden şimdi sakin durup, herhangi biri gelmiyormuş gibi davranmalıyım. Sonuçta bunu saklamak birbirimize verdiğimiz ilk sözdü. Gerçek erkek asla sevdiği kadına yalan söylemez.

Siteye vardığımızda tatilcilerin bir kısmının geldiğini gördüm. Havuzda Tombul Nejdet gene “Islak Topaç Tekniği” adını verdiği atlama stili ile havuza atlayıp insanları sinir ediyordu. Bizim Tombul, Ayşe’ye deli gibi âşık da Ayşe nefret ediyor bunun sululuklarından. O kadar haklısın ki Ayşe, bazen biz bile dayanamıyoruz. Ahmet amcayı görünce küçük bir korna ile selam verdi babam, o da elini kaldırdı. Bunlar da eski nesil kanka işte. Askerlikte tanışmışlar, badisiymiş babamın. Badi; askerlikteki
ranza arkadaşına deniyormuş. Buradan yazlık almaya da o ikna etmiş zamanında babamı. Babam böyledir, kıramaz insanları, dünyanın en iyi insanı ödülünü her yıl babama verebilirim. Nihayet geldik evin önüne. Hemen kucağımda getirdiğim topumu alıp eve koştum. Fakat o da ne, kapıda Meral’in babası Hikmet amca. Görünce şaşkınlıkla mutluluk arasında kaldım ve ilk cümlem “Aaa Hikmet amca! Meral nerde?” demek oldu. Geri zekâlı! Aptal! Nasıl atladın? Ya anlarsa? Meral mahvedecek beni.

Hikmet amca ifadesiz suratıyla kafamı okşadı. Korktuğum kadar bir durum yoktu sanırım, “Meral Ankara’da kaldı evlat” dedi. Bu neydi şimdi? Bir sorun var. Kavga olayı gerçek mi acaba?

Babam arabanın oradan bana seslendi “eşek sıpası gel yardım et babana” dedi. Koşarak gittim. “bak bak topuyla geliyor hala” dedi gülerek. Topun hala elimde olduğunu fark ettiğimde balkona doğru başarılı bir şut çekip ellerimi boşalttım. Yine harikayım. “Baba Hikmet amca gelmiş. Bizim kapının önünde” deyince, babam eşyaları indirmeyi bıraktı. “Öyle mi? Ben gidip bakayım” dedi. Annem de gidecekti, babam eliyle dur işareti yaparak; “sen eşyaları indir hayatım” dedi. İşi bize kitledi gitti. Açıldılar onlar kumsala doğru. Konuşmuyordu ikisi de. Biz eşyaları eve taşıdık. Oyun oynamaya ablamla çıktığımızda sabırsızlanıyordum,
fotoğrafı gösterecektim, en doğru zamanı beklemeliydim. Aklımın bir kenarında Meral, Meral’in gelmeyişi, mesajlarıma cevap vermeyişi ve diğer kenarında ablamın olası rezilliği ile eğlencem var. Artık akşam olmuştu, dondurma falan alacağız, çekirdek – kola da olur. Ama para yok. Ablama yanaşırsam çıkamam oradan bin laf edecek eve gidip babamdan alayım, erkek adamın cebinde para olacak der hep, hatırlatmakta fayda var. Eve girdiğimde annem babama bağırıyordu. Böyle bulaşıcı bir şey olabilir mi bu tartışma? Hikmet amca kenarda oturuyor. Lan iyi geçinin şu adamla kızını alacağım. Biz içeri girince annem hemen toparlandı. Bana hemen biraz para verdi ve ben sizi arayacağım deyip dışarı gönderdi. İstediğimi aldım ama şoktaydım. Annem babama bağırırdı ara ara. Ama misafirin önünde, ilk defa böyle bir şey gördüm. Düşünmemeye çalışıyordum fakat bu çok zordu. Kimselere anlatamadım. Melda’ya mesaj attım. Gene cevap vermedi. Acaba birine bir şey mi oldu diye düşündüm. Saçma. Çekirdek kola takıldık, saatler ilerledi ama mesaj gelmedi. Ablamı da aldım eve gittik. Fotoğrafı da göstermedim kimseye. Doğru zaman değildi.

Eve girdiğimizde Hikmet amca gitmişti. Annem oturma odasında oturuyordu, gözleri şişmişti, televizyonda
gelen ışığın loşluğunda bile anlaşılıyordu. Babam balkonda oturmuş sigara içiyordu. Bu yıkılmış sahnenin sebebini bilemiyordum. Odama çıktım, telefonumu şarja takıp uzandım, birazdan sivrisinek mesaisi başlar.

Bu tatil beklediğim gibi başlamadı. Gözlerimi kapatıp açıyorum sürekli belki daha güzel bir şeye uyanırım diye. Ancak hiç uyumamış olduğumu hatırlatmak dışında bir işe yaramıyor bu eylem. Tüm bunların sıkıntısı içindeyken bir mesaj geldi. Meral’dendir diyerek atladım mesaja. Evet ondandı. Telefona parmağımı okutmaya çalışırken düştü elimden. Yerden aldığımda ekranın kırılmış olduğunu fark edip patlattım bir küfür, o sırada mesajı açtım hiç beklemeden.

“Her şey senin yüzünden, bana bir daha yazma” yazıyordu mesajda.

Hikmet amca ile Necla teyze’dan sonra annem ve babamın kavgası… Şimdiyse biz.

Neler olduğunu anlamış değildim. Bir şeyler yanlıştı. Ama neydi bilmiyorum. Bir iki sene sonra duyduk ki Hikmet amca ile Necla teyze boşanmış, geri dönülmez bir hata yapmış Necla teyze sanırım.

 

Annemle babam bir süre sonra barıştılar. O gün hakkında hiç konuşmadık aramızda. Bize bir şey
demedi kimse. Sadece bir kere babaannem;
“Senin bu annen çok nazlı çok! Erkek adam yapmış bir hata ne olacak” demişti de babam zorla susturmuştu
babaannemi. Canım babam, annem üzülmesin diye annesine bile kızıyor.

Biz de Meral ile bir daha hiç yazışmadık. Ne o aradı ne ben. Ne iyi bir haber geldi ne kötü. İlk aşkım benim yüzümden ve enteresandır benim bilmediğim bir sebepten işte böyle bitmişti.

Çizim: Ayşe Zencirkıran