işte benim zeki mürenZeki Müren’ ile tanıştım dün. Filmlerinden, şarkılarından, çevremdeki büyüklerden bildiğim, dinlediğim nam-ı diğer Sanat Güneşi ile. Çok sevdim, çok hüzünlendim, sesini kulağımda duydukça bolca efkarlandım en çok da notlarını okudukça gülümsedim.

19 Kasım-20 Aralık tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde “İşte Benim Zeki Müren” isimli sergisinin olduğunu duyunca öyle heyecanlandım ki, soluğu Beyoğlu’nda aldım.

Zeki Müren ile geç de olsa tanışma fırsatı yakaladım. Tesadüf bu ki hem de doğum gününde.

Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin kapısından girdiğim anda karşımdaydı Zeki Müren! Usul usul sesi de geliyordu yukarıdan. Öyle heyecanlandım ki, ne ile karşılaşacağımı bilmeden duvardaki fotoğrafları tek tek inceleyerek sergi alanına, üst kata ilerledim.

işte benim zeki müren

Zeki Müren ile zaman tüneli…

Duvarlarda birbirinden harika fotoğrafları, kulağımda Zeki Müren sesi hayranlıkla zaman tünelinin içine girmiş gibi hissettim kendimi. Karşımda ilk aile fotoğrafını gördüm. Doğumunu, aile yaşantısını, hayatını satır satır okudum. Kronolojik sıralama ile duvarda yer alan her karenin yanındaki metinler öyle harika yazmışlardı ki. Bolca Zeki Müren alıntıları yer alıyor, fark ettim ki hep tebessümle baktım fotoğraflara.

Mektupları, annesi Hayriye Müren’in oğluna yazdığı şiirleri, yılbaşı tebrikleri, ajanda ve seyahat notları… kendi el yazısıyla karşımda. Zaman zaman üstünü çizdiği satırlar tüm yaşanmışlıklarıyla önümdeydi. Öyle ki “evde sinirliyim” diye bile yazmış onca karmaşık notunun arasında. Okudukça etkilenmemek ne mümkün!

işte benim zeki müren

Pikapı, radyosu, plakları, konser afişleri, kitapları, lise defteri, üniversite diploması ve daha bir çok kişisel eşyasını bir bir inceledim. Duvarda yer alan her bir fotoğrafında yılına göre Zeki Müren’in neler yaptığı, dönüm noktalarının notları düşülmüş. Sadece Zeki Müren ile de kalınmamış, üst bölümde o yıl Türkiye’de neler yaşandığı da eklenmiş.

işte benim zeki mürenMesela 1954 yılında Zeki Müren ilk gazino deneyimini İzmir Fuarı’nda yaşamış. O yıl Türkiye’de Boğaziçi buzlarla kaplanmış, Yaşar Kemal’in İnce Memed’i Cumhuriyet Gazetesi’nde tefrika edilmiş ve Sait Faik vefat etmiş. Bunun gibi daha nice detaylar not edilmiş fotoğraflara. Kendimi zaman tünelinde hissettim derken inanın abartmıyorum anlayacağınız.

Müren ihtişamı

İlk iki katı büyük bir itina ve keyifle gezdikten sonra bittiğini düşündüğümde sergi görevlileri üst katta da devam ettiğini söyledi. En üst katta beni neler beklediğinin heyecanıyla çıktım merdivenleri. Ve “İşte Benim Zeki Müren” dedirten o ihtişamlı el işlemesi sahne kostümleri sıra sıra diziliydi. Sahne ayakkabıları, günlük giydiği ayakkabılar ışıl ışıl duruyordu.

işte benim zeki müren

Salonun ufak bir bölümünde de Zeki Müren sinemasına yer verilmiş. İçeride Zeki Müren’in filmleri dönüyor. Bünyenize aşırı dozda duygu yükleneceği garanti, ben tüyler diken diken, gözler de dolu dolu olunca çok fazla kalamadan çıktım oradan. Siz dayanabilirim derseniz, salonun içinde yer alan o küçük Zeki Müren sinemasını da görün uzun uzun.

işte benim zeki mürenTürk Eğitim Vakfı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı arşivinde bulunan fotoğrafları ve özel eşyalarının sergilendiği üç katlı, dolu dolu anıların bulunduğu sergide Zeki Müren ile yeniden tanışacak, yeniden keşfedecek, düşüncelerini, zevklerini bir bir öğrenerek en önemlisi de Zeki Müren’i çok ama çok severek, yüzünüzde harika bir tebessümle ayrılacaksınız.

Rakı sofralarının vazgeçilmez sesi Zeki Müren rakıyı pek sevmezmiş mesela onu da öğrendim. Kendi gibi rakıdan çok hoşlanmayanlar içinde “Müren Kokteyl” tarifi vermiş. Kendi cümleleriyle, yeni yıl yaklaşırken Müren’in hediyesi olsun bize bu tarif. Belki deneyenlerimiz olur 🙂


Müren Kokteyl

“Efendim, önümüzde bayram ve yılbaşı gibi tatlı günler var. Kış da yavaş yavaş yaklaşıyor. Mutlu yuvalarımızda rahat rahat, ılık ılık oturduğumuz geceleri bendenizin buluşu olan tatlı bir içkiyle süslemek istersiniz diye düşündüm ve sizlere Müren Kokteyli’nin tarifini yapmak istedim. Bakınız, deneyiniz, hem çok kolay hem de çok nefis oluyor.

On tane kalın kabuklu limonun kabuklarını tertemiz bir rendenin orta delikli kısmında güzelce rendeleyip bir komposto tabağına koyacağız. Sonra limonları iyice sıkıp suyunu bu rendelenmiş kabukların üstüne dökeceğiz. Buna bir su bardağı toz şeker ilave edip karıştıracağız. Şimdi sıra önemli kısımda. İçkiyi içebilme dozuna göre bir şişe kanyak ve bir şişe votkayı beraberce bu kaba dolduracağız. Buz parçalarını ilave edip bir saat bekleteceğiz. Limon kabukları biraz şişip üste çıkacaklar.  

Esasen bütün mesele bu içkinin mezesiz içilişinde efendim. Her bardağa içkiden doldururken bir kaşıkta limonu, şekeri, votkayı, kanyağı emip şişen o özel esanslı kabuklar ağzın içine o kadar güzel bir rayiha ve ferahlık verecek ki, yanında başka bir mezeye lüzum kalmayacak. Bu değişik içkiyi içenler bana hak verecekler. Apayrı bir,sarhoşluk değil de, “bir hoşluk” hissedecekler.

Yalnız, pek fazla kaçırmamak lazım. Bir limonata bardağı, haydi bilemediniz iki bardak, o gece size bütün dertlerinizi unutturup tatlı hülyalar ve renkli rüyalar getirecek. Tekrar arzetmeyi faydalı bulacağım. Rendenin soğan kokmamasına çok dikkat etmek gerek” (1974)

Yazan:

bikahvebikeyif

Kahve, keyif ve yaşam platformu.