Pelin Kaya, nam-ı diğer moda ve sosyete… O, deyim yerindeyse moda dünyasının cesur kalemi, ünlülerin ise korkulu rüyası. Yerinde ve tam kararında stil eleştirileriyle  moda gündemini belirleyen Pelin Kaya ile sosyal medyayı, ünlüleri, moda ve sosyeteyi konuştuk.

Gazeteci kimliğiniz bir yana, takipçileriniz aslında sizi modavesosyete olarak tanıyor. Nasıl başladı sizin sosyal medya hikayeniz? 

Hikayem 2008 yılında açtığım blogla başladı. Her gün vaktimi ayırıp modayla ilgili yorumlarımı, eleştirilerimi yapıyor ve toplumun her kesiminden insanın büyük ilgisini topluyordum. YazılarımıSabah Gazetesi’nde köşeye ve Instagram hesabımada taşıyarak etkileşimim büyüdü ve bugünlere harika bir şekilde geldik.

Diğerlerinden farklı olarak ne yaptınız da bu kadar çok büyüdünüz ve sevildiniz?

 Blog yazdığım zamanlarda kimliğim bilinmiyordu ve o yıllarda benim yaptığım türde eleştirel yorumlamalar yapan yoktu. Çok iyi bildiğim, emin olduğum ve söylemekten çekinmediğim görüşleri okuyucularımla paylaştım. Biraz sivri dilli olmak, bunun yanında nokta atışları yapmak, kişileri kayırmamak ya da hak edilmemiş övgülere yer vermemek güven oluşturdu. Elbette ki bu sonrasında sevgiyi de getirdi. Böylelikle hep birlikte büyümüş olduk.

Bugün pek çok kişi sosyal medya fenomeni olmak istiyor.  Siz bu dünyanın içinden biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Herkes fenomen olabilir mi?

Fenomen olmayı her zaman büyük kitlelerin sizi takip etmesi ya da çok izlenmeniz gibi matematiksel rakamlarla çok da ilgili bulmuyorum. Sosyal medyanın hangi yönünde iseniz mutlaka takipçinin fayda görebileceği, yön bulabileceği, eğlenebileceği gibi amaçlarda istikrarlı bir çizgi gerekiyor. Tabii ki bu istikrarı günün değişimleri ve trendleriyle iyi harmanlamak işin en önemli püf noktası.

Sosyal medyayı etkili kullanmanın 3 formülünü istesek?

Ben hayatımın tümünde öz disiplin ve istikrara önem veririm. Bu özelliğim sosyal medyada açıkçası çok işe yaradı. Her gün yeni içerik bulmak, bakış açımı yansıtmak, bilgi paylaşmak ve yalın dil kullanmak, eğlenceyle birleşince güzel işler çıktı.

Ünlü isimlerin stillerini cesurca masaya yatırmaktan çekinmiyorsunuz.  Bu yorumlar üzerine ünlülerin cephesinden nasıl dönüş alıyorsunuz?

Yorumlarımı yaparken adil olmaya ekstra özen gösteriyorum. Beni şahsen tanıyan ünlüler, stilini  yorumladığım arkadaşlarım ya da hiç tanışıklığım olmayan kişiler bile ne kadar olumsuz yorum olursa olsun iyi bir şekilde algılayabildiler. Bu konuda kendimi şanslı hissediyorum.

Sizin sosyal medyada aldığınız en acımasız yorum neydi? 

Sosyal medyada yorumlar fazlasıyla acımasız olabiliyor. Çünkü eleştirdiğiniz stiller ülkemizin tanınan, sevilen ve büyük fan kitlelerine sahip kişilere ait olabiliyor. Hayranlık duygusu saldırgan bir ifadeye yol açabiliyor. Onlar da sizin stilinizi, bedeninizi eleştirebiliyor. Oysa ki ben kendi stilimle değil, moda yazarlığı özelliğimle ön plandayım.  

Türk milleti olarak modayla aramız nasıl, biliyor muyuz giyim kuşam işlerini? 

Moda konusunda inanılmaz ilerlemeler kaydediyoruz. Yeniliklere kolay adapte olabiliyoruz, araştırıyoruz ve o şey her ne ise ona sahip olmayı başarıyoruz. Sadece biraz fazla hızlı tüketiyoruz. Fast Fashion bizde biraz fazla hızlı çalışıyor.

Yeni parçalar satın alırken, kombinlerken en çok hatayı nerede yapıyoruz? 

Bir elbisenin her bedeni olması herkese uyacağı anlamına gelmiyor. Önce fiziğimizi, proporsiyonumuzu, özelliklerimizi tanımamız ve kabul etmemiz gerekiyor. Vücudu aslında elbise taşır. Eğer bu doğru elbiseyse, uygun aksesuarlar ve ayakkabılarla bütünlük yakalanır. Stil sahibi olmanın da ilk adımı buradadır.

“STİL SAHİBİ OLMAK BENCE PARMAK İZİ GİBİ BİR ŞEY”

Türk bir ünlüye stili hakkında tavsiyeler verecek olsanız kime, ne söylemek isterdiniz?

Sanırım sosyal medya hesabımda paylaştığım birçok ünlüye, alt metinlerle tavsiyeler veriyorum. Vücudu, duruşu, yüzü çok güzel olup, yanlış stillerde olan ünlülere içeriklerim çığlık çığlığa bağırıyor. Bence onlar kendilerini biliyor (Gülüyor).

Sizce en stil sahibi ünlü kim ve onu stil sahibi yapan sırrı ne?

Derin Mermerci, Yasemin Özilhan, Begüm Şen, Burcu Esmersoy, ve Arzu Sabancı’nın stillerini her zaman doğru buluyorum. Kendilerine uyan parçaları ve o stili yansıtan yaşantılarıyla mükemmel uyum içindeler.

Ve tabii “Ne yapsa bir türlü başaramıyor” dediğiniz o rüküş isim?

Aslında o kadar çok isim sayabilirim ki. Ama ilk aklıma gelenler; Hadise, Demet Akalın, Fahriye Evcen, Tuba Büyüküstün ve Beren Saat bazen beni şaşırtsa da stillerini tam oturtamadıklarını düşünüyorum. Hepsi kendi alanında çok başarılı fakat şık olabilmek elbette başka bir şey.

Malumunuz geçtiğimiz ay ülkemize Jennifer Lopez geldi ve bizim ünlülerimize de akabinde bir haller oldu. Bu süreçte en çok ismi geçen ise hiç şüphesiz Hadise idi.  Hadise’nin stili ve J.lo tasarımlarını kendine uyarlaması üzerine neler söylersiniz? 

Bu benzerliğin tamamen dikkat çekmek ve konuşulmak üzerine kurgulandığını düşünüyorum. Kaldı ki sosyal medyada, televizyonlarda, gazetelerde oldukça konu edildi. Burada bir stil yok, farklı bir amaç var, o da gerçekleşti.

Sizce “stil sahibi olmak” ne demek?

Stil sahibi olmak bence parmak izi gibi bir şey. Çok çok kişiye özel bir durum. Vücut yapısı, duruş, enerji, ses tonu, hatta sevdiğiniz mutfak, müzik zevkiniz bile stilinizi inşa eder.. Kendini tanıyan, özelliklerini iyi kavrayan her insan stilini rahatlıkla kurgulayabilir. Bu parçalar birleşince, hazır alınmış değil de ‘Üzerinize dikilmiş’ gibi duran o şey stilinizdir.

Yeni bir mevsime girerken sonbahar gardıroplarının olmazsa olmaz parçaları neler olmalı?

Zamansız bulduğum ve gardırobun olmazsa olmaz sonbahar parçaları bence Trençkotlar, blazerceketlerdir. Oversize örgü hırkalar ve süet çizmeler de uygun bir kot pantolonla sizi sonbaharda şık gösterebilir.

Bu Sonbahar – Kış sezonunda sokakta sık sık hangi parçaları göreceğiz?

Denim montlar ve ekose elbiseler bu sonbahar kış sezonunda oldukça göz önünde parçalar olacak. Bunun yanı sıra deri giysiler, postallar ve poplin elbiseler de bu sezonda da popülerliğini koruyor.

PELİN’İN ‘EN’LERİ

Kendinizi en huzurlu hissettiğiniz semt?

Yaşadığım semt Nişantaşı. Her metrekaresi kendimi evimde hissettiriyor

Şehirde en sevdiğiniz semt?

Tarihi dokusu hala taze kalan semtlere bayılıyorum. Nişantaşı, Gümüşsuyu, Cihangir gibi semtleri seviyorum. 

En sevdiğiniz tasarımcı?

Türkiye’de Özgür Masur’u oldukça beğeniyorum. Yabancı ise çok fazla isim sayabilirim ama bu yıl gözdem Jacquemus.

Gardırobunuzun en sevdiğiniz parçası?

Özenle seçtiğim ayakkabılarım ve çantalarım.

En sevdiğiniz kozmetik ürünü?

Nemlendiricilerim ve gündüz/gece bakım kremlerim.

En sevdiğiniz kahve?

Türk kahvesinden şaşmayanlardanım. Ama latte ile de kendime gün içinde keyifli bir vakit yaratabiliyorum.

Yazan:

bikahvebikeyif

Kahve, keyif ve yaşam platformu.