Hayata pozitif bakan, her daim enerjisi yerinde, sevgi dolu ve en önemlisi fikrini de cismini de filtresiz ortaya koyan bir isim Müge Boz. Hatta bu yüzden arada bir “linç” yese de “Ben eleştirileceğimi bile bile, doğru olduğunu düşündüğüm şeyi paylaşmaya çalışıyorum” diyor. Şu sıralar anne olmak için gün sayan Müge Boz ile bol bol annelik, aşk ve keyif dolu yaşamını konuştuk.

                                                                    Röportaj: İmge BALIK İNCESOY – imge@bikahvebikeyif.com

Nasıl gidiyor hamilelik, değişen hormonlarla aranız nasıl?
Hamilelik oldukça iyi gidiyor. Hormonlarla aram gayet iyi. Gereksiz sinir, stres gibi negatif duygu durumlarıyla pek karşılaşmadım. Sadece ilk başlarda biraz strese girdim, korktum ama 4-5 gün sonra pozitif düşüncelere geri döndüm. Hamilelik bana iyi geldi kısacası.

Bebek haberini aldıktan sonraki süre içerisinde neler değişti hayatınızda?
Bir çok şey değişti. Yeni evimize taşındık, işle ilgili planlarıma daha farklı bir yön çizmeye başladım. Beslenme ve spor konusunda pek değişen bir şey olmadı, zaten bunlara çok dikkat ettiğim için o anlamda yapılması gereken değişiklikleri hayatıma adapte etmeye çalışmadım. Bu benim için büyük kolaylık oldu. Gitmek istediğim yerlere gittiğim, hiç bir konuda kendimi kısıtlamadığım bir süreç oldu diyebilirim.

Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissetiniz, ilk kiminle paylaştınız?
Çok şaşırdım. Aslında Caner ile beraber bunu konuşmuştuk. İkimizde çok istiyorduk ama yine de insan o haberi duyunca afallıyor. Ne yapacağını bilemiyor. İlk öğrendiğimde şok oldum. “Gerçekten mi?” “Şaka mı bu?” diye düşündüm ve donup kaldım. İlk olarak da Caner’ e söyledim. Sonrasında karşılıklı konuşunca her şey daha da netleşti ve taşlar yerine oturdu.

Hamileliğiniz nasıl geçiyor? Eminim takipçileriniz de bu süreci  daha kolay geçirmek için neler yaptığınızı merak ediyordur. Var mı onlara verebileceğiniz birkaç sırrınız?
Sağlıklı beslenmek, spor ve pozitif düşünce çok önemli. Tavsiyem hamile kalınmadan önce, niyeti olan herkesin sağlıklı beslenmeye geçiş yapması. Çünkü 9 ay aslında çok kısa bir süre. Bu süre içerisinde yeni bir beslenme modeline uyum sağlamak çok zor olur. Ben hep zaten bildiğim ve uyguladığım yöntemleri, tarifleri kullandım. Fazla kilo almamak ve hep hareketli ve fit kalmak kim ne derse desin bence çok önemli. Hamilelik bahane edilip sağlıksız beslenip aşırı kilo alımını doğru bulmuyorum. Bu hem anne hem de bebek için sağlıksız. Gece gece yenen unlu şekerli tatlıların ne sütünüze ne de bebeğinizin gelişimine hiçbir katkısı yok. Özellikle unlu gıdalardan uzak dursunlar. Ben bunları yemediğim zamanlarda çok rahat ettim. Hiçbir mide sorunu yaşamadım. Ne zaman yedim o zaman midem bana çok rahatsızlık verdi. Malum midemize pek yer kalmadığı için sindirim sistemimize ekstra dikkat etmeliyiz. Alınan vitamin takviyeleri çok önemli. Özellikle demir, B vitamini ve magnezyum kullanımını doktorlarıyla görüşsünler ve lütfen gereksizce endişelenip konuyu gözlerinde büyütmesinler. Etrafta hep olumsuz yorumlar ve sürecin zorluğuna dair şehir efsaneleri dolanıyor. Bunlara kulak asmasınlar ve kendilerine inansınlar. Pozitif bakmak ve çok da abartmamak bence kilit noktalar.

Sevgi ve aşk dolu bir gelecek hayal ediyorum.

Beslenme konusu nasıl ilerliyor peki?
Hamilelikle beraber  sağlıklı beslenme rutininizde değişiklikler oldu mu?
Ben zaten sağlıklı besleniyordum. Bu benim en büyük avantajım oldu diyebilirim. Yeni bir beslenme alışkanlığı edinmek durumunda kalmadım. Organik / doğal ilaçsız beslenmek ilk yapılması gereken. Beyaz un ve beyaz şeker ve işlenmiş gıdalardan da uzak durmak gerekiyor. Zaten mide çok hassas olduğundan böyle beslenilmediği taktirde çok büyük sindirim sıkıntıları çekilebiliyor. Hem bebek hem anne için gereken vitamin ve mineralleri almak önemli ama çok da kısıtlayıp stres altında olmamak gerek. Ben açıkçası çok güzel bir denge yakaladığıma inanıyorum.

Şu an bulunduğunuz noktada hayat nasıl görünüyor?
Süprizlerle dolu ve çok eğlenceli görünüyor.

Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
Sevgi, aşk, bolluk, bereket ve sağlık dolu bir gelecek hayal ediyorum.

Siz nasıl bir ailede büyüdünüz?
Ben ufak bir ailede büyüdüm. Yani annem babam ve kardeşim. Kalabalık bir aile değildik. Çok zor olmasa da kısıtlı şartlar altında, tutumlu olarak büyüdük. O yüzden de kendimizi her zaman geliştirmek, eğitim ve öğretim en önemli görevlerimizdendi.

Annenizden aldığınız o ilk nasihat neydi?
Pek hatırlamıyorum ama annemin bana sürekli, “bizim için değil kendi geleceğin için çalışıyorsun’”dediğini hatırlıyorum. Babamın da en ünlü sözü;  “Sizi okutmak için gerekirse ceketimi satarım.” değerleri ve doğruları olan bir ailede büyüdük.

Çocukluğunuzu düşündüğünüzde gözünüzün önüne gelen ilk sahne?
Anaokulunu ve öğlenleri zorla uyumak için yattığımızı ama uyumayarak hep konuştuğumuzu hatırlıyorum. Bir de Gülhane’deki hayvanat bahçesini.

Takipçileriniz sizi eşiniz Caner Erdeniz ile çok yakıştırıyor. Sizin aşk hikayeniz nasıl başladı?
Bizim çoook güzel bir aşk hikayemiz var. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum bu yüzden. O kadar güzel bir hikaye ki bununla ilgili videolar çektik. En kısa zamanda yayınlanacak. Şimdi burada kısaca anlatmak pek mümkün olmaz. Zaten merak eden çok fazla takipçim var sağ olsunlar hep güzel mesajlarıyla destek oldular. Oradan takip edilebilir.

Mutlu evliliğin bir sırrı var mı?
Bilmem, bunu söylemek için çok erken ama mutlu evliliğin sırrı aşkla evlenmek bence, mantıkla değil. Günümüzde çoğu kişi aile baskısı yüzünden ya da evlenmek zorunda olduğunu hissettiği için evleniyor ve doğal olarak da ilişki yürümüyor. Beraber eğlenmek, arkadaş olabilmek, saygı  da çok önemli. Şimdilik bu kadar yorum yapabilirim.

Linç kültürüne giderek alışıyoruz
İyi yorumlar kadar sosyal medyada yazık ki giderek artan bir linç kültürü de var. Yıpratıcı yorumlar geldiğinde ne hissediyorsunuz, bir çözümünüz var mı?
Linç kültürüne giderek bizler de alışıyoruz. Bu da bizi daha olgunlaştırıp başka bir seviyeye çekiyor diye düşünüyorum. Kendi hayatlarında mutsuz olan kişiler, her şeyi eleştirmekten besleniyorlar. Karşı tarafı da kendi negatifliklerine çekmeye çalışıyorlar. Kültürlere ve farklı düşüncelere saygı yok. Zaten ülkemiz de maalesef buna alıştı artık. Ben eleştirileceğimi bile bile, doğru olduğunu düşündüğüm şeyi paylaşmaya çalışıyorum ki, bizler bunları paylaşıp ilk darbelere göğüs gerdikçe, bizden cesaret alan başkaları da özgürce düşüncelerini ifade edebilsin. Sonuçta hepimiz birilerinden cesaret ve ilham alıyoruz. Böyle böyle, adım adım toplum gelişiyor ve ilerliyor.

Peki yakın çevrenizde nasıl insanlar tutmayı seviyorsunuz?
Benim enerjimi düşürmeyen, hayata pozitif bakan, enerjik kişileri tutmaya çalışıyorum. Beraber bir değer katabildiğim, iyi hissettiğim kişileri.

Son dönemde dünyada olup bitenler hakkında en çok nelere kızıyorsunuz?
Çevre kirliliği ve doğanın yok olması. Örneğin güney bölgemizdeki birçok koyda deniz biti ve deniz anası oluşmaya başladı son 4 yıldır ve bu kimsenin umrunda değil. Yakında denizler girilemeyecek kadar pislenecek. Deniz turizmi bitecek. Ağaçlar kesiliyor, nefes almak için oksijen bulunamayacak hale geldi. Bir sürü konu var. Savaşlar, kadın hakları, çocuk ve hayvan hakları… Saymakla bitmez ki…

Enerjiniz, motivasyonunuz düştüğünde sizi yeniden ayağa kaldıran bir ritüeliniz var mı?
Yaptığım meditasyon ve nefes egzersizleri var. Spor da çok önemli. Olumlamalar yapıyorum. Çok etkili oluyor, çok faydasını görüyorum.

Geçmiştin birisiyle kahve eşliğinde sohbet edecek olsaydınız, bu isim kim, kimler olurdu?
Zeki Müren ile sohbet etmek çok isterdim. Tesla ile de.

MÜGE’NİN ‘EN’LERİ

Şehirde en sevdiğin semt?
Etiler.

Evde en sevdiğin köşe?
Salonda çiçeklerimin ve kaplanımın arasında duran tekli koltuğum.

‘Hayatımın fon müziği olur” dediğin, en sevdiğin şarkı?
City of Stars – La La Land

En sevdiğin film?
Amelie

En yeni aldığın karar?
Gereksiz yüklerimden, kullanmadığım eşyalarımdan kurtulmak.

En sevdiğin kahve?
Bali’den getirdiğim kahve

Yazan:

bikahvebikeyif

Kahve, keyif ve yaşam platformu.